Bir Pazar sabahı; bizim sokağın köşesinde davul zurna eşliğinde anlamsızca dans eden iki adam yüzünden uyandım. Yataktan sıçrayarak cama koştum, asalak komşu oğluyla göz göze geldim. Beraber, çılgınca abuk dans figürleri yapan, üstlerinde uzun kollu beyaz gömlek, altlarında rengarenk uzun etekler(!) giymiş çirkin adamlara baktık.
Çengi mi kaldı ya? Davulcu da öyle bir köklüyordu ki tokmağı... Rüyadayım ya da ilaçlardan halüsinasyon mu görüyorum acaba...
“Sinir krizi eşiğindeki kadınlar” filminden başrol teklifi alırken hayal ettim kendimi.
Şaka gibi... Ya da değil. Hayat gibi... Şaşırtıcı ve en olmadık zamanda... Ya da değil.
Sebebini de anlamadım nedir bu neşe diye ama kızdım. “Deliyle deli olma arkadaşım” dedim kendi kendime. O sırada fark ettim, çoktan deli olmuşum. Bir başka deliye ihtiyacım yok.
Hastayım... Her hasta olduğumdaki gibi kendimi yalnız, depresif ve çaresiz hissediyorum.
Gidesim var. Alıp başımı uzaklara... Kendimden kaçmak değil derdim, içinde olduğum belirsizlikten kaçmak istiyorum. Kendi Truman Show’umun içinde kaybolmuş gibiyim. İşler ne zaman hafif ve eğlenceli olmaktan çıkıp, ağır ve depresif oldu? O arayı kaçırmışım ben!
Yan yana çalıştığım, her gün birlikte güldüğüm/sıkıldığım, beraber yemeğe gittiğim, annemden-babamdan-sevgilimden çok gördüğüm iş arkadaşlarım gitti. Bir anda, bir günde altı dergi birden kapatıldı. Doğru düzgün haber değeri bile yoktu kapatılmalarının... Ben etkilendim. Biliyorum ki o kişiler benden çok daha somut bir şekilde etkilendi.
Biz kalanlar, bir belirsizlik ve sürekli çıkan ne idüğü belirsiz dedikoduların içine düştük, sıkıştık. Reklamdaki gibi bir ay, üç hafta olsun istiyoruz, çünkü o son haftayı getiremiyoruz.
Öte yandan ülkemin hali kalbimi sıkıştırıyor. Ucube sıfatları, 45 cm saçmalığı, içki-sigara yasakları, sulanan Odtü’lüler, 12 eylül kandırmacası, sanata ve spora saygısızlık haberleri, faşist muhafazakarlaşma, dizi sansürleri, ilkokula türbanı sokma anketleri, yandaş medya, uyuyan, görmeyen ya da baş kaldırmayan insanlarla dolu güzel ülkem... Karikatürlere ya da dalga geçmelere malzeme için bile bu kadarı fazla!
Diyorum ya, çaresizlikten gidesim var ama terkedesim yok! Zaten cesur değilim, yürekli değilim, yemiyor işte! Alışkanlıklar, mecburiyetler, yapılması gerekenler, bazen de herşey değişir umutları Demokles’in kılıcı gibi tepemde dikiliyor. Öte yandan savaşasım var, ne yapacağımı bilmez bir halde...
Gidip ilaçlarımı içeyim bari. Üstüne bir sıcak duş ve uyku... Uyandığımda daha renkli bir dünya görmek istiyorum.
Daha çok seçenek, daha az sıkışmışlık!
Şimdi “Eternal sunshine of the spotless mind” olmak istiyorum.
Bitsin.
Bu yazı gibi bitsin artık!
nasıl yani...nasıl bir anda altı dergi kapatılır? niye kapatılıyor? kalanlar neler? satış hedefleri mi
YanıtlaSilbu ilk dergi kapatılışı değil. daha önce de aynı anda 6 dergi kapatılmıştı.
YanıtlaSilkalanlar marie claire maison, marie claire ve süper.
geçmiş olsun...bugün gidip marie claire maison alıyor olacağım.
YanıtlaSilbızdeee!
YanıtlaSilŞahanesiniz;)
YanıtlaSil