fortfolio işte...

biraz şehir, biraz ilişki, biraz kadın, biraz erkek, biraz yalnız, biraz komik, biraz hikaye, biraz gerçek.

1 Eylül 2010 Çarşamba

Bikini Bölgesi Kilosu

Dün uzun zamandır görüşmediğim bir erkek arkadaşımla buluştum, güzel yemek, rahat sohbetle arayı kapatalım diye Teşvikiye’deki Mahalle’ye gittik.
Daha arabadan indik, ağzından ilk çıkan cümle “sen zayıflamışsın, 2-3 kilo vermişsin, geçen yaz görüştüğümüzde ben de daha zayıftım, değil mi?” oldu. Tek kaş havada, şöyle bi döndüm baktım ne diyor diye... O, bu bakışımı dikkatsizliğime verdi, “yok sen anlamıyorsun ben daha zayıftım” dedi. 
Eeee ne olacak şimdi? Sohbetimizi mi etkileyecek senin aldığın 3-5 kilo? Haydi o zamaaaan yemek yemek yerine bi koşu turlayalım Maçka parkının çevresinde...
Erkekler de bir değişti, onları da sardı bu kilo manyaklığı... Eskiden kadın sohbetiydi, delikanlıya tersti böyle kalori hesapları...
—Sigarayı bıraktım ama acayip yemek yiyorum, kilo vermek için sigaraya yeniden başlayacağım mecburen!
—Abi, şimdi ben bu protein haplarından alıyorum, sonra sporu düzenli yapınca daha çok kas yapıyorsun, bak zayıfladım ama kas kütlem arttı.
—Yok yok bu kış bana yaramadı, ekmeği, şekeri kesiyorum. Solaryuma girdim de rengim döndü biraz!

Kadınlar bin beter!
—Şu ilacı alıyorsun, her gün 4 ölçek bir litre suya atıyorsun, tadı biraz öksürük şurubu gibi saçma bir şey, ama onu içince canın yemek istemiyor.
—Mezoterapi çok işe yaradı şekerim ama çok para verdim, geri almamak için kiloları, salatalıkla besleniyorum bu ara.
—Ay bu kadar zamandır rejim yapıyorum daha 2,5 kilo vermişim, yaz vakti ne yapacağımı şaşırdım.

Evet evet, çok şaşırdık biz... Beni de bir ara lahana çorbası çılgınlığı sarmıştı. Hayatında rejim yapmamış ben, yedi gün boyunca ofiste, evde, dışarda berbat kokulu lahana çorbası içen, yanında da gününe göre iki meyve, bir sebze, 250 gr et hesaplayan ama bu süreçte ota dönüşen bir insan müsveddesi olmuştum. Tek düşündüğüm yemek olmuştu, tek konuştuğum da, o gün ne yediğim ve nasıl da başarıyla rejimi bozmadığım... Evet 4,5 kilo vermiştim bir haftada, ama o kiloları 1 ay içinde geri almaktan eksik kalmadım! O günden beri dolması dahil, lahana gördüğüm yerde depara geçiyorum.
Neden bir insana bakar bakmaz ilk gördüğümüz detay, kıyafetinin rengi ya da yüzündeki ifade, hatta değişen saç kesimi yerine yağları oluyor? “Ya sen çok kilo verdin bu ara ya da kilo mu aldın sen bakayım” gibi laflar daha bir içten “nasılsın” demeden geliyor. Sen benim vücuduma bakıp yağ-kas kütlesini hesaplayacağına, gözümün içine baksana!

Açıkçası bana çok da ayıp geliyor, daha birini görür görmez kilosundan bahsetmek... Eminim ben de yapıyorum bunu ama vallahi mahalle baskısı kurbanıyım!
Korkuyorum yakında arkadaşlarımızı kilosuna göre seçeceğiz.
-Beli incecik olduğu için süper sohbeti var!?!

Eskiden kadının biraz kilolusu makbulmüş, "bir dirhem et bin ayıp örter" sözü başka nereden gelecekti? 18. yüzyılda zayıflık, fakirlikle özdeşleştirilirmiş, şimdi ne olursan ol zayıf ol! 
Gerçi ekonomik krizin etkisiyle kavramlar gene değişecek ve eskiye dönülecek deniyor. Dünyaca ünlü moda dergileri ve markalarının “büyük” beden mankenleri ön plana çıkarmaya başlaması, yalandan da olsa bir gösterge. Hadi hayırlısı... Bu sefer de nasıl alsak diye haplara saldırırız.
Oysa ki kendini, bedenini sevmiyorsan kaç kilo olursan ol mutlu olmayacaksın! Ne yaparsan yap, ister fast food kurbanı ol, ister organik beslen, ister kibrit kutusunun boyutlarını ezberle, ister akşam yediden sonra ağzına bir şey koyma, günde 5 litre su iç! Sadece kafayı bu kadar takma, enerjini bunlarla bitirme...
Sağlam vücut da sağlam kafada bulunur hani!

2 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...