fortfolio işte...

biraz şehir, biraz ilişki, biraz kadın, biraz erkek, biraz yalnız, biraz komik, biraz hikaye, biraz gerçek.

29 Ağustos 2010 Pazar

Hiç bir şey bilmeyen küçük kızdan her şeyi bilen annesine mektup

Sevgili Anneciğim,
Konuya pat diye gireceğim, bunu söylemenin başka bir yolu yok! 
Biliyorum sekiz yıl geçti biz seninle ayrı şehirlerde ve evlerde yaşayalı... Ama acaba beni yanına geri almayı düşünür müsün?

Hani evliliklerde yedinci yıl krizi vardır derler ya... Yediyi geçersen bir süre daha mutlu mesut yaşarsın, sanırım yalnız yaşamada sekizinci yıl krizi var! Benim bu aralar sürekli anamın evine geri dönesim var.

Anne, canım sıkkın olduğunda kimsenin yanında sessizce, konuşmadan somurtma hakkım yok, o nolcak? İlla vır vır konuşup sıkıntımı derdimi anlatmam gerek-miş gibi... Ya da yargılamadan, iteklemeden her konuyu dinleyecek bir sen varmış-sın gibi... 

Anne ben hastayken kendime bakamıyorum o nolcak? Hayır, sen doktorsun ve benim tüm hastalıklarımı biliyorsun, hatta midem bulanıyor dediğimde “ne yedin” sorusundan önce “canın neye sıkıldı” diye sorduğun için de değil... Senin yaptığın çorba dışında hiç bir şey mideme iyi gelmediği için... Ateşim çıktığında elini yanağımın altına sıkıştırıp, mikroplu nefesimi eline üflemek bana iyi geldiği için... Hastayken kimse bana bakmak zorunda hissetsin istemiyorum. O yüzden geçenlerde hasta olduğum halde, kendime Burger King’ten sipariş verdim. Kızma, kimseye muhtaç olmak istemedim. Ama kendimi çok yalnız hissettim.

Anne ben hala ütü yapamıyorum, o nolcak? Bana aldığın çamaşır makinesinin kırışık önleyici programı olmasa tüm paramı arka sokaktaki kuru temizlemecinin ütü bölümüne bayılırdım. Evet bildin, çoğu kıyafetimi ütüsüz giyiyorum!

Anne, ben pilav da yiyemiyorum. Kimse senin gibi yapamıyor diye...

Anne benim beyazlarım hala seninkiler kadar beyaz değil, o nolcak? Hala beyazları 40 derecede yıkıyorum, senin gibi 90’da değil. Az önce ilk defa 60 dereceye attığım beyazlarım, mora yakın bir renkte makineden süzülünce ben de morardım. Bir masum mor menekşe çorap yaktı beni! Umarım bu sonbahar trendleri arasında karaktersiz renkler vardır!

Anne, benim evim hala seninki kadar temiz olmuyor. Ya perdeleri yıkamayı unutuyorum ya da buzdolabının lastiklerini silmeyi...

Anne, evde senin gıcık kahkahan ya da söylenmelerin olmayınca çok sessiz oluyor, biliyor musun? Koynuna girip yatacak, kokumu içine çekecek kimse de yok!

Anne, neden kimse gel sana alışveriş yapalım biraz deyip bana güzel kıyafetler almıyor?

Kimse, senin gibi koşulsuz da sevmiyor. Herkes karşılığında bir şey bekliyor!

Tavuk diye dalga geçsem de, işten yorgun gelip saat onda kanepede sızman, seni yatağa yollamaya çalışırken homurdanman ne kadar eğlenceliymiş meğer!

Anne, seni çok özlüyorum, o nolcak? Varlığını, neşeni, aklını, sevgini...

Evet ilk yalnız yaşamaya başladığımda, şuursuzca bir özgürlük duygusuna ve pervasızlığa kapılmış olabilirim. Ama aklım başıma geldi! Allah bilir sen bunu da öngörmüşsündür. Hadi geleyim ben artık! Döneyim de kavga falan edelim.


p.s: doğum günün kutlu olsun, iyi ki doğmuşsun, iyi ki beni doğurmuşsun annem! büyüyünce senin gibi bir kadın olmak istiyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...