fortfolio işte...

biraz şehir, biraz ilişki, biraz kadın, biraz erkek, biraz yalnız, biraz komik, biraz hikaye, biraz gerçek.

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Diyemedim.


foto: Burak Teoman

Diyecektim ki mutluluk, ilişki taktikleri, diyecektim ki yeni sezon umutları...
Güzel şeylerden bahsedecektim bugün. Tasarım harikalarından bahsedecektim. Mutlu azınlık uğraşlarından...
Hayat zaten yeterince zor; yeterince olumsuzluk üzerine. Ben hayatı hafifletecektim. Senin için. Bir nebze olsun, bir paragraf olsun. 

Olmadı.
Boğazıma geldi bir düğüm oturdu.
17 ağustos'u suçlamayacağım. O sadece bir tarih. Suçlanacak başka merciiler var.
99 depreminden sonra, daha büyük bir deprem gerçekleşeceği neredeyse kesinleşmişken; ne kadar altyapı güçlendirilmesi yapıldı? Pardon iki değil, on iki yıl geçti.
Hepimizin diline pelesenk olan isim Veli Göçer, yedi yılda serbest kaldı diye tepki bile gösteremiyorum çünkü çürük konutlarla cinayet işleyen 1200 müteahit yargılanmamış bile.
Bugün 8 şehit haberini okuyunca, dönüp de size mutluluk formülleri yazamadım.
Bize hep uzak ya onlar; isimleri şehit 1, şehit 2, şehit 3.
Sadece öldükleri gün "vah vah" dediğimiz, yalancıktan değil belki samimiyetle ama bir anlık üzüldüğümüz isimsiz insanlar. Sevdiği olan, annesi olan, en sevdiği yemek köfte-makarna olan, belki haftada bir tek rakı atan, arkadaşlarıyla makara yapmayı seven genç erkekler. Şehit deyince bu özelliklerini unutuyor muyuz acaba? Onlar, kendi seçimleri bile olmadan bu toprakta doğdukları için, bu toprak uğruna can vermeye mecbur mu? Toprak savaşı bile değil ki artık bu...
Akp yönetimi süresince 829 şehit vermişiz. "Başa gelen herkes kadar onlar da çalıyor ama bu adamlar çalışıyorlar da yani" demesin kimse lütfen.
Umut yok.
Kusura bakma ama yok.
Şort giyen sporcunun taciz edildiği, Asmalımescit'teki masaların kaldırıldığı, aman diyim yürürken iki güzel tıngırtı duyarız diye sokak müzisyenlerinin yasaklandığı, kadının evde şiddet dışarda taciz gördüğü, maaş alamayan doktorların, tayin alamayan öğretmenlerin sesine kulak verilmediği, sanata ve spora zerre önem gösterilmeyen bir ülkede umut yok.
Demokratik olma adı altında intikam peşindekilerin yaşattıkları kalbimi sıkıştırıyor.
İçim üzülüyor.
Gerçekten.
Ama biliyorum ki birazdan geçer, Starbucks'tan bir kahve eşliğinde dedikodu yapmaya başlarım.
Çünkü biz ancak carcar konuşuruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...