Bana saçma sorularla gelmeyin.
Nasıl gidiyor ilişkin?
Ne acaip bir soru bu! Ne cevap vereceğimi bilemiyorum...
a) iyi gidiyor (ne demekse...)
b) kötü gidiyor (çünkü şu sebepten, bak şimdi dinle!bla bla bla bla)
c) çok ateşli (uuuuuu)
d) monoton
e) sanane! (hani bu da söylenmiyor, kimisi boş boğazlıktan soruyor tamam da kimisi de gerçekten seni merak ediyor)
Cevap veriyorum; f) hepsi.
Şimdi zaten bir ilişkinin iyi gitmesi, kötü gitmesi diye bir şey yok. İlişkinin doğasına aykırı!
Pazartesi harika, çok ateşli; salı kafasını kırmak istiyorum, kızgınlıktan kulaklarım tütüyor; çarşamba yüzünü görmek istemiyorum, çok kırgınım; perşembe ağaçlara kalp çizme niyetindeyim, çok aşığım.
Bu böyle. Olay bu. Bazen gün gün değişiyor, bazen hafta hafta. Ama hep bir dalgalanma mevcut.
Doğası gereği, deniz gibi... İçinde her renk mevcut; koyu mavi, gri, yeşilimtrak, turkuaz, kurşuni...
Hani bazen düşünüyorum, iliş’mezken daha mı rahatız diye... Mutlu demedim bak, belki daha kendine dönük, belki daha dalgasız...
Sonra vazgeçiyorum, yok!
İliş’in dostlarım! Siz siz olun iliş’in!
İlişki yaşamak insanı başka bir yere taşıyor. Kalbi daha yumuşuyor; ailesi ve dostları dışında birini daha kabuk içine alıyor. Daha ılımlı, daha umutlu oluyor. Daha nazlı olabiliyor, nazını çekecek biri var diye... Daha paylaşımcı oluyor; bu bazen bir pizzayı, bazen kanapeyi, bazen hastalığı, bazen bir bardak votkayı paylaşmak oluyor.
Yalnızlık büyük hastalık; bu hastalık kalp soğumasıyla başlayarak ölüme kadar uzanıyor. Mecaz değil, gerçek ölüm.
Üstelik iliş-mezken daha rahat olduğumuz da koca bir yalan. Belki bir ay kafa dinlersin, sonra yine ava çıkarsın. Ciddi, lakayt, uzun, kısa, tek gecelik, beş gecelik... Avcının gözü hep açıktır.
Hem ilişkiye girmediğin zaman, bir ilişki peşinde daha fazla enerji harcıyorsun. İlla sevgili olmaktan, evlenmekten bahsetmiyorum yahu. Anlamsız seks için bile enerji harcıyorsun!
Bu bir mesaj atmak bile olsa...
Haksız mıyım, iliş’memek daha çok uğraş ister!
O yüzden iliş’in dostlarım, iliş’in!
Ne der Emre Yılmaz, "İlişki sipariş edilir. Satın alınır. Hak edilir. Hatta çalınır. Ama aşk sadece bulunuverir. Birdenbire."
Ne der Emre Yılmaz, "İlişki sipariş edilir. Satın alınır. Hak edilir. Hatta çalınır. Ama aşk sadece bulunuverir. Birdenbire."
Yani iliş’in derken; laf olsun torba dolsun diye değil. Kandaki alkol; genital bölgeyi ısıtınca, bardaki kıza ilişin demiyorum.
Kokusunu içine çektiğiniz tenle sevişin.
Kalbiniz ısınsın diye; ölmemek için.
Kokusunu içine çektiğiniz tenle sevişin.
Kalbiniz ısınsın diye; ölmemek için.
''kokusunu içine çektiğiniz tenle sevişin.
YanıtlaSilkalbiniz ısınsın diye; ölmemek için,, ne güzel yazmışsın.. aynen dediğin gibi yaptım "iliş'tim" düşünmedim bugünü-yarını.. kokusunu içime çektim.. kokumu içine çekti.. gitti...
harika olmuş bu söz bence altı çizililerin arasına girmeli şafakçım kokusunu içine çektiğiniz tenle sevişin kalbiniz ısınsın diye!!!!!mükemmelsin sen bence
YanıtlaSil=) teşekkür ederim!
YanıtlaSildırdırımkendime, kim demiş ilk kokusunu çektiğin ten, doğrudur diye...
adsız, utandım! =)
hayran kaldım...yüzüm güldü:) ne güzel demişsin, eline diline ağzına sağlık.
YanıtlaSilbu stresli günlerimde iyi geldin. seni bir gün tanımak çok isterim.
memleketimde zeki hatun'ların olduğunu bilmek ne hoş,sen yaz biz okuyalım;)
YanıtlaSilsevgili şafak seni okudukça seni tanımak çok güzel tanıdıkça sevmeye başladım seni ;)
YanıtlaSil