fortfolio işte...

biraz şehir, biraz ilişki, biraz kadın, biraz erkek, biraz yalnız, biraz komik, biraz hikaye, biraz gerçek.

3 Ekim 2010 Pazar

Anne ben tasarımcı oldum!

Şimdi olay bu, tasarımcı olmak çok trend şekerim! İyi-kötü ayırt etmeden elbise, mobilya, endüstriyel ürün, takı yapanlara tasarımcı diyoruz hatta kuaförlere bile saç tasarımcısı demeye başladık. Benim neyim eksik?
Fotograflar: Beyza Kahraman
Tamam biraz yaratım süreci ciddiyeti, esinlenme ve el becerisi fakiri olabilirim ama Esmod hiç de öyle düşünmüyor. Beni gömlek tasarlamaya davet ettiler.

Blogger olarak ilk etkinlik davetim olan Bil’s gömleklerini tasarlama (üstelik ekibini toplayıp gelebilirsin) teklifiyle havaya girdim ve hemen Cenk ve Seda’yı aradım. Cenk, Türk el sanatları üzerine, grafik tasarımı okudu, on parmakta on beş marifet. Hem komik hem zeki kadın Seda ise resim konusunda çok yetenekli bir iç mimar.

Kendimi bildim bileli, elime kalem alınca düz durup çizene bakan çöp adamdan öteye gidemediğim için ekibi eğlenceli olduğu kadar becerikli seçmek zorundaydım! Tasarımcı kimliğime kavuşmam çok zevkli yollardan geçti. 

Fındıklı’daki moda okuluna vardık, bizi bekleyen kokteyle katıldık. Zarif fransız hocalarla tanışıp sohbet ederken tüm blogger’lar toplandı ve çizim sınıfına alındık.
Burada her birimize önlü arkalı standart gömlek çizimi verildi ve beyaz düz gömleği elbise ya da başka abuk bir şeye çevirmeden yaratıcı olmamız istendi. Kalemler, fırfırlı, renkli, pullu, dantelli kumaşlar önümüze koyuldu. Start verildi.

Sekiz grup var galiba, herkes kağıtlara eğildi harıl harıl. Ben tembel öğrenci misali ağzımda kalemi çevirerek kimin ne yaptığını anlamaya çalışıyorum. Çizime ilk olarak Seda başladı, Cenk devam ettirdi. Hani kırılmayayım diye bir şey demiyorlar ama benim fikirlerim nedense pek beğenilmiyor gibi... Ne önersem, “yok bak istersen şunu deneyelim” diyorlar. E peki deneyelim madem.

Önce gömleğin kollarından kurtulduk, kısa kollara fırfır ekledik, ardından yakasını yokedip oraya da fırfırlı kumaşı devam ettirdik. Sonra gömleğin önünü üçgen şekilde kesip arkasını yarı elips şekilde kısaltmaya karar verdik. Konu kıyafet olunca kelimelerim bile kifayetsiz kalıyor ama dur bakalım, güzel olacak gibi. Çizim tamam, şimdi bir üst sınıfa çıkıp uygulama zamanı!

Her gruba bir masa, her masaya makas, iğne kutusu ve düz Bil’s gömlekli bir manken düşüyor. Çevreme bakıyorum da hiç benim kadar konuyla ilgisiz olan yok. Sınıfa girdiğimiz anda herkes stilist, herkes terzi kesildi, bunlar blogger degil miydi yahu?
Mankenle oynama faslı başladı. Bizde işleri Cenk ile Seda yapıyor, dememe gerek var mı? Tuzum bulunsun, kalbim kırılmasın diye bir iğne de sıkıştırmama izin veriyorlar. Makas bile tutamıyorum zaten, solak makası lazım bana. Hoş o da bahanem. El becerisinden nasibini almamış insanlar cemiyetinin seçkin bir üyesiyim. Hem yaratıcı hem de çok güzel elbiseler diken anneanesine biraz olsun benzemez mi insan?

İyi ki Cenk gelmiş, o kadar becerikli ki, elinden gelmeyen hiç bir iş yok, tasarlıyor, çiziyor, kesiyor, dikiyor. Ben de aslolan alt metindir kisvesine sığınıp tasarıma isim buldum. Seda, çağdaş sanat delisi diye dalga geçti ama “Futuristik-Fırfır-Fortfolio” bence çok yaratıcı oldu, ne dersiniz?

Gömleğimizi sevdim, yarın giyip dışarı çıkabilirim ama biraz daha uçuk olsun istiyorum, ilk tasarımımla çığır açmak istiyorum. Renk olsun istiyorum. Ben her şeyde renk olsun istiyorum zaten. Siyah ve beyaz bana yetmiyor, kırmızı olsun ille de mavi olsun. Ama deli kızın çeyizi olur diye izin koparamıyorum. Bunlar resmen benim yaratıcı kimliğimi engelliyor. 
 Seda yaka ve kolların fırfırlarını taktıktan sonra çevresindeki tasarımlara bakıp “bence Bil’s bizimkini üretecek abi, hem şık hem de giyilıbıl” dedi. Oysa bana da hep yandakiler güzel geliyor. Mesela şu yan masada gömleği tersine çeviren ekip favorim.

sağdan ikinci futuristik fırfır fortfolio =)
Model çizdiğimiz kıvama gelince, çevremizdeki diğer gömleklere göz attık ve yaşasın! Tasarım onlara da sade geldi. Bir an yaratım krizine girip, ne yapsak diye bocalasak da, sanatçı ruhumuz bizi kumaş tepesine yöneltti ve siyah bir şeritle gömleğe önlü arkalı hareket kattık. 
Voila! Biz hazırız.

Tüm blogger-tasarımcı ekipler, mankenlerimizi yan yana dizdik, fotoğraf çektik. Torpil yok, bence en güzel üç tasarımdan biri bizimkisi. Üstelik bunu sırf ben değil, hocalar da söyledi.

Okul köklü, fikirleri güzel, pazarlama yöntemleri farklı, hocaları yardımsever ve etkileyici. Kaç tane moda okulu gördün dersen, bu daha iki. Ama üniversite sınavına giren kardeşim moda okumak isterse, kapısını mutlaka aşındırırız. 

Dedim ya anne bak, şimdi tasarımcı olduk, Esmod’ları doldurduk!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...