fortfolio işte...

biraz şehir, biraz ilişki, biraz kadın, biraz erkek, biraz yalnız, biraz komik, biraz hikaye, biraz gerçek.

6 Ekim 2010 Çarşamba

Öteki kadın

yasak elma


Uzun zaman olmuştu. Bir Pazar sabahı birinden hoşlanarak uyandım. Gözümü açınca aklıma ilk o geldi. Hatta gözümü açmadan, beynim yeni açılırken...
Hafif utandım. Kimse pek bilmez ama an gelir tam bi mahçup taze olabilirim. Hem utandım, hem gözümün önüne gelenler hoşuma gitti. Beynimden kopuk kelimeler geçti. Sonra gözleri geldi, azıcık hayal kurayım derken gerçeklere yenik düştüm.

Hani birinden niye hoşlanmadığının sebebi yoktur ya. Bundan da niye hoşlandığımın sebebi yok. Koku mu? Bir bakış mı? O an’ın uygunluğu mu. Bilmem.
Esprilerini sevdim sanırım. Gülüşü hoşuma gitti. Karşıdan karşıya geçerken beni kollaması, çokça dalga geçmesi, bunu zekice yapması. Güzel elleri var bir de... Yanımdan yürümesi, çaktırmadığını sanarak beğeni bakışı atması.

Sakin bir de. Ben çok heyecanlıyım ya, sakin ruh bana yabancı. Basit kural işte, yabancı eşittir çekici.  Öyle sıkıcı sakinlerden değil canım, hani dengeleyen sakinlerden... İnsan onunla çok eğlenir, belli.
Sanki saman altından su yürüten bir hali de var. Bana öyle gelmedi, değil mi? Bir şey daha vardı sanki, sadece ikimizin gördüğü. Bir koku, ne bileyim işte, bir farklılık. 

Burcu ne acaba? Tam olarak ne iş yaptığını da bilmiyorum. Birinden hoşlanmak için bunları bilmek şart mı ki... Bir daha ne zaman görürüm kimbilir, hoş, görsem ne fark eder. İnceden iltifat da etti, hoşuma gitti. Öyle “sen nereden çıktın, ne güzel şeysin” diyeni sevmem. Her şeyin bir raconu var, öyle değil mi?

Bir de şey var. Dokunuşunu sevdim sanırım. Hani düşecek gibiyken ben tutuşunu, biraz uzun. Kavramasını. Sanırım kokusu sinmiş üstüme. Ama nasıl? Bana mı öyle geliyor, burnumda mı kalmış?

Çekim alanından çıkabilmek için kaçtım. Bakışını gördüm sonra. Hani kendine güvenen, hani 'ne olursa olsun’cu. Üff, dişi olmak çok yorucu. Bir bakışa bu kadar çok anlam yükleyen başka bir canlı türü yok. Belki o nereye baktığını bile hatırlamıyor.

Peki ya şimdi? Şimdi bu hikayenin sonunu merak ediyorsunuz, değil mi? Boşuna beklemeyin, sonu olmayan küçük hikayelerden biri işte...
Aynı benim gibi. Devamı olmayacağını bilerek, bilincin dibine ittirerek, “olmaz-olamaz bir şey”i kafama kakarak, modern hayat kisvesine sığınarak, unutarak, bir atımlık çıtır olmayı reddederek.

Ve durmadan tekrarlayarak... Öteki kadın olamazsın, öteki kadın olamaz, öteki kadın ola... 
Vazgeç!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...