fortfolio işte...

biraz şehir, biraz ilişki, biraz kadın, biraz erkek, biraz yalnız, biraz komik, biraz hikaye, biraz gerçek.

7 Kasım 2010 Pazar

Neler oluyor hayatta?



Yabancı karakter sendromu diye bir şey var mı?
İnsan bir anda değişir mi? Bir bilge zamanında bana, "olur olur, bal gibi olur" demişti. Omuz silkmiştim. 
Peki şimdi bana ne oldu da metamorfoza uğradım? 
Sen de yaşar mısın bunu? Acaipleşir, yeni huylar edinir, kendine yabancılaşır mısın?
Tam kış başlangıcı, sevmediğin mevsim kapıdayken, kendini uzun zamandır olmadığın bir yerde hisseder misin? 
Arka fonda güzel bir müzik çalıyor, dikkatle dinlersen, belki sen de duyarsın! 


Daha mutlu yataktan fırlıyorum.
Sabah insanı hiç bir zaman olmadım. Ama aptal alarm yerine, telefondaki en sevdiğim melodinin çalmasıyla, hattın ucunda uykulu bir sesle uyandırılınca, gün daha güzel başlıyor. Yataktan kendimi kazımak yerine, hop diye zıplayıp özenle hazırlanmaya başlıyorum.

Daha sakinim.
Başıma bir sürü aksilik geliyor. Sinir krizi geçirmek yerine hemen sakinleşiyorum. Hatta carlamam gereken taksi şöförüne, bakkala, röportajı son dakika iptal eden mimara söylemem gereken had bildirme cümlelerini kurmaya gerek bile duymuyorum. 

Daha güzelim.
Bir gece önce içki bile içsem ertesi gün yüzüm şişmiyor. Aynaya bakınca şaşırıyorum. Beni her gören, sen de bir değişiklik var, saçına ne yaptın diye soruyor. Gülümsüyorum.

Bugün’cü oldum, çıktım!
Yarını düşünmüyorum, çünkü ben bu an’dayım. Sevgili Carpe Diem, seni şimdi daha iyi anlıyorum. Şimdi olacaksa bir şey, yarına kalmaz. Yarına kalacaksa bugün olmaz.
“Bizden yarına kalan; sadece nefesimizi kesen anlar olsun. Çünkü sonrasında hala nefes alabileceğimizin garantisi yok” kafasına bir girdim, pir girdim.

Daha memnunum hayattan.
İnsan sevmez aksi tarafım uykuya daldı, herkes mutlu olsun dileklerim ve gülücüklerim havada. Tanıdıklar şaşkın, yeni ben’e alışmaya çalışıyor. Ben ise “Allahım ne tatlı arkadaşlarım var dur bir öpeyim, çok şanslıyım” tadında, ağzım ise kulaklarımda. Fondaki tatlı müzik susmasın, hani pazar kahvaltısında dinlenecek türden. Hani, her anı pazar kahvaltılarına dönüştüren türden. 

Daha enerjik oldum.
Üç yazı yazar, beş çekim yapar, geç uyur erken kalkar, arkadaşlarıma sürpriz hazırlar, gece gezmesine bile giderim. Yoruldum diye şikayet etmem, hastalanmam, bitkin düşmem kafasındayım.

Daha bakımlı oldum.
 Üstelik onu görücem diye değil, ofise bile giderken şıkır şıkır giyiniyorum. Topuklu ayakkabı giymez, giyse de memnun olmaz ben, iki gün üst üste bakım kumkuması halinde gezer oldum.

Daha popüler oldum.
Ahanda eski sevgili arıyor, şu eski arkadaş da yazıyor mu ne, yeni adamlar türüyor. Enerji mi yayıyorum yoksa kendimi kapatınca değerli mi oldum bilinmez. Pardon ama aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor, çünkü kendisinin ayakları yere değmiyor!

Telefon-kolik oldum.
Eskiden daimi sevgilim türkselden sabah-akşam birer doz gelirdi mesajlar, bakmazdım bile. Şimdi mesaj sesine heyecanlanıyor, ev telefonu çalınca depara geçiyor, telefondaki bir melodiye sırıtıyorum.

Daha ihmalkar oldum.
Söz verdiğim programlara katılamıyor, son dakika planlarıyla öteki şehre kanatlanarak uçmayı tercih ediyorum. Mesafelerim kısaldı, kilometre kavramım değişti.

 Ankarasever oldum.
Deniz kızıyım ben, bir tarafım İzmir, bir tarafım İstanbul, bir taraf Foça, ötekisi Çeşme’li. Deniz görmeden yaşayamam derken Atakule’den bozkıra mutlu mutlu bakar oldum. Üşüyünce sarılan adam, yanı başımda olunca.

Yeni bir ilgi alanım oldu.
Rebound, asist, blok ne demek, basketbol maçı nasıl olur öğrendim. “Hadi gel seninle maç izleyelim anlatayım” diyen, sahadan kaçamak bakışlar atan biri gülümsetince.

Tanımsız oldum.
Etikette değil gönlüm, onlar beylik laflarmış anladım. Esas olan his’miş. Hissedebildikten sonra ne etikete, ne tanımlamaya ihtiyaç yokmuş. Sesler birbirine uzansın, yetermiş. Hem hangi etiket, tanımlayamadığın hissi açıklamaya yeter ki? Sevgili demek yeter mi, onca anlamsız sevgililik ilişkisi yaşayanların yanında... Tüm ilişkiler aldatmaya değerken, gün gelip sıkıntıyla dolarken, senin miden günü birlik olmayan kelebeklerle doluysa... Kendini sudan çıkmış balık, geçmişini unutmuş alzheimer hastası, uykudan bir dakika önce öpücükle uyanmış uyuyan güzel gibi hissediyorsan eğer... Tanımlar sana değer mi?
Sahi, s
ence bana ne oldu? 



4 yorum:

  1. yine çok şahane!...ne eğlenceli ne ilginç yetemedi tik atmama...kalbimin acaip bi yerinde bir tuhaf hisse değdi...çok yaşa yine!

    YanıtlaSil
  2. tık'larda bi eksik var haklısın=) o konuyla ilgilenicem, bi kutu daha açmak lazım=)
    teşekkür ederim.
    güzel kalbine selam olsun=)

    YanıtlaSil
  3. şu hissettiklerinden banada olsun artık ya . ne hoş şeyler yazmışsın öyle =) güzel güzel bozulmasın dilerim ki =)

    YanıtlaSil
  4. hadi hadi sana da olsun=) zamanı gelmiş olsun, güzel olsun.
    teşekkür ederim güzel sözlerin için.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...