fortfolio işte...

biraz şehir, biraz ilişki, biraz kadın, biraz erkek, biraz yalnız, biraz komik, biraz hikaye, biraz gerçek.

24 Kasım 2010 Çarşamba

Tak Tak Takıntı!

Acaip takıntılarım var benim, hayatı kendime zorlaştıran...
Diyelim bir cafedeyim, yanımda arkadaşım da var ama biri daha gelecek. Gözümü yoldan alamıyorum, huzursuz oluyorum,  gelecek olan masadaki yerini alana kadar, masadaki arkadaşımı dinleyemiyorum, dönüp dönüp yola bakıyorum.

Yüzünde siyah nokta olan insanlara bakamıyorum. Sıkmak isteğim yok, midem bulanıyor ve ne derse desin dinleyemiyorum.

Her sabah beynimde günlük bir to do list yapıyorum.
İş günü örneği: Çekimi yaptıktan sonra yazıyı yaz, çöpü çıkar, yemeği ısıt, Canan’ı ara.
Haftasonu örneği: Çamaşırları yıka, spora git, kışlıkları çıkar.
Kolaylık gibi gözükse de listeyi tamamlayamadığım günler mutsuz oluyorum. Üstelik arkadaşımı aramak gibi güzel bir şeyi bile kendi kendime göreve çeviriyorum.


Ayakkabının önünden ayak parmakları fırlamış insanlara bakamıyorum, sanki çıplak ayak geziyorlarmış gibi tiksiniyorum.

Küçükken (çok da küçük değil yaş 7-8) anneme “hadi gidin çocuk yapın, bak ben şimdi anneanneme gidiyorum siz bana abla yapın” diye sıkıştırmam bana çok mantıklı geliyor. Yalnız, abla ne ola ki? İnatçılığımı şuradan anlayabilirsin, şu an dünya tatlısı bir kız kardeşim var. 

Bununla yetinmiyor, (yine küçükken) Atatürk ile Allah’ın best friend olduğundan emin olmam, insanların evlenirken yeni bir soyadı seçtiklerini düşünmem, hatta müstakbel zevcemle kendimi elele bir divan üzerinde oturup bu konuyu tartıştığımı hayal etmem normal geliyor. Sevgilim “soyadımız ne olsun bebeğim” diye sorduğunda düşünmediğim ortaya çıkmasın, hazırlıksız yakalanmayayım diye “yıldız” soyadını bulmuş olmam da çok mantıklı geliyor. İsme bak, Şafak Yıldız. Meslek hatası var, oryantal mi olsaydım. 

Sadece erkeklerle olan ilişkimi değil, arkadaşlarımla olan ilişkimi de sorguluyorum, aram bozulunca sabaha kadar uyuyamıyorum. Kendi kendime onunla konuşuyorum, durmadan. Onu desem, bunu yapsam, şöyle gönlünü alsam, böyle göt etsem...

Telefonu otomatik olarak tüm hafta içi sabahları için aynı saate kurmuş olsam da; her gece yatarken alarmımı kontrol etmeden duramıyorum. Hayır teknolojiye güvenmeme durumum da yok ki. İlla ki bakacağım o saate, hah evet kurulu!

 Yediklerime dikkat etmeye karar verdiğimde, daha çok yemekten kendimi alıkoyamıyorum. Yemeyi sevmediğim şeyleri aşeriyorum, bi pizza olsa da yesek, tatlı mı alsam, ne olur ki bir parça yesem?

Siyah giyemiyorum, bana yakışmadığına o kadar eminim ki! Pantalon, etek olur ama omuz seviyesinden yukarı siyah koymuyorum. Yakışacağı varsa bile böcek gibi olduğumu düşündüğüm için lacivert rengini siyah yerine kullanıyorum.

1,5-2 yaşındayken annemin beni sürekli düğün salonlarından toplaması bana çok komik geliyor. (Üst katta evde ya da alt katta muayenehanede değilse, yine kesin salonun ortasında göbek atıyordur bu çocuk diye baktığı mekana gel.) Meslek olarak olmasa bile ek iş olarak oryantal dersi mi versem diye düşünmüyor değilim. Ya el yelil, benden sizlere gelsin.

Çok garip biliyorum ama tatlı sevmiyorum. Yok çikolata da sevmiyorum. Çok ender yersem, hemen ardından tuzlu bir şeyler yeme ihtiyacı duyuyorum.

Bazen kendimden çok sıkılıyorum. Bir de meraklıyım ya, X olmak nasıl olurdu, onun hayatını yaşamak nasıldır diye düşünüyorum. Y’nin gözlerinden dünyayı görsem, Z’nin beni nasıl algıladığını öğrensem diyorum. Ama öyle çok değil, en fazla iki günlüğüne. Sonra kendime dönmek isterim, canım benim öpiyim kendimi, oh be dünya varmış.

Gizli hayalim bir kitapçımın olması. Her kitaptan sadece bir tane gelecek, satılık falan da değil hepsi benim. Ödünç isteme, vermem. Bol bol okuyacağım, koklayacağım, kapaklarını seveceğim bir de kötü kitap isimlerine bok atacağım.




Burnumun sıkıştırılmasına, kafama dokunulmasına tahammülüm yok. Bir de arkadan gelen ani hareketler beni çok korkutuyor. Böyle yapanlara kafa-göz dalasım var. Arada yapıyorum bunu.

Bazen insanlar konuşurken sadece dudaklarına bakıyorum, gözlerine değil. Kadın, erkek farketmez. Sapık mıyım acaba?


Bu post, vernonsullivan beni mimlediği için yazıldı. Konu garip alışkanlıklar olunca keyifle yazıldı. Noktayı koyarken, bir blogger mimlemek yerine, postu okuyanları mimliyorum. Kaç kişinin okuduğunu görebildiğimi unutmayın, herkesten yorum kısmına bir garip alışkanlık ya da takıntı yazmasını bekliyorum. Evet evet, okuyucu sen de dahilsin:) Çok mu normalsin yani?

17 yorum:

  1. Tatlı sevmeme olayıyla ilgili yazdığının altına imza atabilirim =) bu arada soyadı olayı da şahaneymiş =)

    YanıtlaSil
  2. bir garip alışkanlık...

    YanıtlaSil
  3. telefon alarmı krizi ve burun sıkıştırılması bölümünde yazdığın her şey bende de var. :)

    YanıtlaSil
  4. bu takıntıların neredeyse 3/4'üne sahibim! sana bir teşhis konulmuşmuydu :)

    tatlı sevmiyorum,tut ki yedim , baklava üstü turşu yiyorum mesela. bir doktora görünmek lazım mıdır?

    solak insanlarla el sıkışmak garip di mi? bencil davranmış gibi hissediyorum kendimi!

    herhangi bir sıra bekleme durumunda kuyrukta bana değmese de belli bir mesafenin ihlalinde çıldırıcak gibi oluyorum.

    otomatik yapılan şeylerin bir anda farkına varıp kafama takıyorum ve tüm ayarlarımı bozuyorum. nefes aldığını farketmek ve tüm düzenini bozmak. Ya da yürürken yürüdüğünü farkedip kasılmak!

    yaşadığım etkileyici bir olayı sonrasında 1500 versiyonla tekrar kafamda yaşıyorum. şöyle olsaydı böyle deseydim filan.

    büyük ve sanayi tipi binalarda kendimi çok kötü hissediyorum, içimden elektrik geçiyo gibi oluyorum.

    seni güzin abla belledim, acele cevap ver bu sorunlarıma ahahaha

    YanıtlaSil
  5. yanımda biri havuç v.b şeyler yese deliriyorum,
    asla biriyle uyuyamıyorum nefesini hisstmekten nefret ediyorum,
    telefonum çalmasa bile kendi kendime konuuyorum

    böleee işte =))

    YanıtlaSil
  6. malumunuz benim garip huylarim buraya yazmakla bitmez sayin UNAL. ama dilerseniz sizin adiniza listenizi uzatabilirim :))

    -camasirlari asarken corap ciftleri yanyana, pijama takimlari arka arkaya asilmak zorunda ! (hayir, katlanip dolaplara cekmecelere konulurken zaten duzenleniyo onlar, camasir sepetinde islak corap cifti aramak neden? bana bunu litfeyn aciklayin)

    -evde kizkiza pijama-kahve keyfi yaparken ; kahve muglari uyumlu, fincanlari takim olmak zorunda ! (elimde alakasiz 2 adet fincanla geldiysem vay halime :))

    -gayet ciddi mevzular konusulurken 'ayibettin semsettin donlari gevsettin' tarzi ilkokul 2 terk yorumlar yapmak. bu huyundan asla vazgecmemek! :)))

    -utu yapmaktan olumune nefret etmek. anane, anne , ekuri yada temizlikci gelse de yapsa diye utulenicek elbise biriktirmek :) sorun degil gerci 1500 tane elbisesi oldugu icin 3 yil hicbiseyi utulenmese bile idare edebilir :)))

    -oda spreyi, tuvalet airwick i, yada ucuz deodorant kokularina tahammul edememek.

    -folik asit testi yaptirdin mi? bilmemne degerlerini olcturdun mu? diye periyodik olarak darlamak :) cok acil olmadigi surece hicbir ilac kullanmamasina ramen butik bir eczane acmaya yetecek kadar evinde ilac stoklamak.

    -banyodan cikinca min. 1 saat bornozla takilmak. bornozla kahve icmek-dizi izlemek-muhabbet etmek. bornozun icinde 1 saat gecirmeden tamamen kurulandigina emin olmamak :))

    hayati komik hale getiren bu takintilara bayiliyorum ama ben!
    biliniz bakalim ben kimim? ehehehe



    -

    YanıtlaSil
  7. ben küçükken adımı yıldız seçmiştim. yeni tanıştıklarıma ismimin bu olduğunu söylerdim, yaş 5.
    bir ayağı boşlukta sallanan masaya, müzik dinleyenin kulaklığından yükselen cızırtıya, burnunu silmek yerine çekene, çalışırken arkamda durana uygun bulduğum yöntemle girişmekte sakınca bulmuyorum.
    hiçbir durumda yıldız tilbe dinleyemiyorum.
    herzaman değil,bazen bişey oluyor kitabı koklamaktan okuyamıyorum. küçükken bu kadar güzel kokan birşeyin yenememesine hayıflanırdım. aynı şeyi annemin rujlarına da yapardım ama yenmemeleri gerektiğini idrak etmem biraz deneyim ve popoya birkaç şaplak gerektirdi.

    YanıtlaSil
  8. yanımda bir kereden fazla hatta ardarda üç kere falan hapşırılınca sinirleniyorum-belli etmiyorum ama-

    Yolda yürürken yanımda biri olursa mutlaka onun solundan yürüyorum yoksa kendi dengede değilmiş gibi hissediyorum-ilginç-

    Yemek yerken ağız şapırdatılması, cikletin sesli çiğnenmesi ise beni benden alan gürültüler..

    Ayrıca ve son olarakta evden çıktıktan ve iyice uzaklaştıktan sonra ay kesin camı açık unuttum, kapıyı kilitlemedim, ütüyü fişten çekmedim diye takılırım, kaygılanırım günümü kendime zindan ederim::)))

    bunların dışındada fazla takıntım yok, oh yazdım rahatladım:))
    senin takıntılarda iyiymiş bu arada

    YanıtlaSil
  9. yaaaa bayılıyorum bu garipliklere... hepimiz aynı olsak ne sıkıcı olurdu! arada gerçekten çok komik şeyler var=) keşke herkes adsız olarak yazmasaydı yorumları, daha kişisel cevaplar verebilirdim=)

    sayın Usanoviç, size de unuttuğum garipliklerimi ve obsesyonlarımı yemeyip içmeyip yetiştirdiğiniz için teşekkürü bir borç bilir, en kısa zamanda öcümü alırım, saygılar. öperim.

    YanıtlaSil
  10. ben çift sayıda zeytin yiyemiyorum! yedikten sonra çekirdekleri sayıp mutlaka tek sayı haline getiriyorum :)
    çok yakınım değilse kimsenin saçına dokunamıyorum yada bi şekilde saçları bana değerse acaaaip midem bulanıyor. hele barda, konserde, kalabalıkta ıyyyk!
    hımm birde küçükken bende adımın melis veya selen olmasını isterdim.hatta bi mektup arkadaşım vardı ona adımın melis olduğunu söylemiştim. kız mektuba melis diye başlar ama adreste gelincik yazardı. baya inanmıştı o da:))

    garibim, garipsin, garip !!!

    YanıtlaSil
  11. cocuklukta kendine isim secmek fixmis yalniz cok sasirdim suan :) benimki de cigdemdi.. hem insanlara kendimi cigdem diye tanitir hem de biri adimin cigdem olmadigini patlaticak da rezil olucam diye acayip bi adrenalin yasardim :))bu yaziyi okuduktan sonra herkese sordum, lisi'nin cocukluk adi da richardmis :)) o abartip erkek olduguna inaniyomus bide :) yaz kampindan ailesine 'sevgiler opt. kib. mucx -richard' diye kart atinca apar topar almislar bunu kamptan.

    en komigi cocukluk takintilari!
    usanovic

    YanıtlaSil
  12. peki çocuklukta seçtiğimiz isimlerin bu kadar leş olmasına ne demeli? ben de aslı ya da sevgi olsun isterdim. öykkk müyüm neyim? sevgi yıldız konsomasyonda, sevgi yıldız yatak odasında, sevgi yıldız'ın suçu ne?
    bi de bi keresinde bu kara kaş kara saç tipimle yazlıktakileri yarı fransız olduğuma ikna edip, tüm haftasonu fransızca konuşmuştum. sonra çok pis patlamıştım, hahaha! lizi'yi öpüyorum, onu da tüm kırıklar toplandık partimizin onur konuğu yapma arzusundayım.

    YanıtlaSil
  13. gelincik senin için de saçlarımı süpürge edicem, olmadı saçlarımdan kolye yapıp hediye edicem. önümüzdeki doğumgünü hediyen hazır=) hahaha

    YanıtlaSil
  14. bende siyah noktalı insanların yanında nefes almayı sevmem ve yanlarında yemek yemeyi

    YanıtlaSil
  15. küçükken altınoluktaki otelimizin adının yıldız olması konusunda ısrarlıydım, isminden dolayı müşteri patlaması yapacaktı. ozamanlar beni dinlemediler yaşım ilerleyinde ısrarla maviye boyattım işe de yaradı. Dedemin yeni atının adını yerlerde tepinmelerimin sonucunda yıldız koydular. (şimdilerde never give up to follow the stars lafına takığım. Nightwish'ten dinlenerek yorumlanması tercihimdir.)

    Benle konuşurken alnı terleyen erkekle müstakbel ilişkim başlamadan bitmiştir.

    her yerde; yemek masasında, arkadaşımın evimde, işyerimde oturduğum bi yer vardır. Şirkette toplantı olacaksa oturacağım yere önceden çantamı koyarım ki takıntımdan habersiz misafir oradan UZAK DURSUN!!
    Arkadaşlarda buluşacağımız zaman, çok sevdiğim herhangi bir arkadaşım o evdeki yerime oturmuşsa bi 10 dakika boyunca hayatta en çok nefret ettiğim insana dönüşür. Sonrasında hakkında dostane düşünmeye geri dönerim.

    Çay makinasını açık unutma korkum vardır. hep kontrol ederim. işe gittiğimde evimde uyuyan bir arkadaşım varsa, evden çıkmadan önce kontrol etmeme rağmen onu sabahın köründe arayıp kontrol etmesi için yalvarırım.

    küçük ırk köpek besleyen erkeklerin dünyanın en iyi kalpli insanları olduğuna çocukluğumdan beri inanmışımdır.

    Gece olunca evdeki siyah perdeler kapanır. uyanıp kendime gelmeden de açılmaz. Eğer evde misafir yoksa sadece gece lambaları yanar o da karanlıkta görmeyen cins köpeğim yolu bulsun diye.

    Kiraz konusunda takıntılıyım en az 3 taneyi birden ağzıma atmalıyım. iş yemeklerinde de kimsenin göremeyeceği bi anı kollarım.

    bornoazla minimum 45 dakka kalmak zorundayım.

    Başıma gelen her iyi şeyi evrene yaydığım sevgiden, her kötü şeyi de tanrı'dan bilirim.

    YanıtlaSil
  16. ahahahahaha harika bir yazı ve ayrıca yorumlar da kopuyor. :)) evet bu isim seçme olayı galiba bayağı çocuklukta görülen birşey acaba çocuklarımıza ilerde seçme sansı versek mi? ahahaha ben de hep ismimin Alev olmasını isterdim. hatta imza çalışmalarım var ama elif alev olarak :) ynai o küçük yaşta çok fazla türk filmi seyretmişim ve galiba içten içe filiz akın gibi tiplere gıcık olup kötü kadınları destekliyormuşum sanki.
    siyah nokta, sivilce kabus gibi...sıkmak istemem ama sanki bir anda patlayıp benim yüzüme bulaşıcakmış gibi hissederim. tiksinirim, midem bulanır.
    bir yerde sırada beklerken illaki mesafe bırakır, arkamdaki dibime girerse de acayip gıcık olurum, kafa göz girmek isterim.
    Çift sayı takıntım var :) tv'nin sesi 35 diil 36 olsun yada 34
    merdiven çıkarken gayri ihtiyari basamakları sayarım. niye bilmiyorum? 5.kata falan çıkarken zaman çabuk geçyor filan mı düşünüyorum bilemedim.
    başkasının fotoğraf makinasına poz verirken stres oluyorum, kötü çıkarsa silme şansım olmadığından.
    tabiiki saat alarmı her gece kontrol edilir.

    YanıtlaSil
  17. saatimim kurulu olup olmadığını ben de kontrol ederim -hergün
    çoğu zaman yataktan kalkıp kapıyı kontrol ederim
    yüzde 99 kapalı olur.
    bu sabah çıkarken dün gece daire kapısı açık vaziyette uyuduğumuzu farkettim-o kadar mesele yapmaya gerek yokmuş:)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...