fortfolio işte...

biraz şehir, biraz ilişki, biraz kadın, biraz erkek, biraz yalnız, biraz komik, biraz hikaye, biraz gerçek.

9 Şubat 2011 Çarşamba

Çok renkli sesler korosundan kanon

  4 yakın kız arkadaşım var benim, dördünün de birbiriyle alakası yok!

Mağdurella a.k.a dışlanan kız: içe dönük, içi zengin, asosyal hatun. Çok kitap okuyan, insan sevmeyen, aksi, yabani, depresif, felsefi düşüncelere dalan. Kaba biri, patavatsız. Espri yaptım sanıp üst üste çam devirmeleriyle meşhur.
Lisedeyken pek bi dışlamışlar bunu. Kaç tane arkadaşı olmuş, kaç tanesiyle kavgalı ayrılmış sayısını hatırlamıyor. Hep sivrilikleri, patavatsızlıkları yüzünden. Azcık fesat ama aslında iyi kız. Çok dışlandığı için böyle hafif yabani kalmış. Büyüdü, hala dışlanıcam korkusunu atamadı üstünden. Bu yüzden dikkat etse ya, ağzından çıkanlara... Nerede... Giyim tarzı hafif özenti, herkesin giydiği şeyleri giyip bari bu safhada dışlanmayan olma niyetinde. Çekicilikte noksan. Çok sevgilisi olmamış, genelde yalnız, film izlemeye bayılıyor. 

 Hippicik a.k.a. Asi kız: Alıp başını gidesi var hep. Gücü var, hayat enerjisi var, gençliği var, biraz cesareti noksan. Şehir hayatından hoşlanmıyor. Liseden sonraki yaz basmış Fransa’ya gitmiş, kafasına göre şehir şehir takılmış. Üniversite sınav sonucunu bile, Bastille’de bir sabah kaybolduğu esnada babasından gelen telefonla öğrenmiş. Lisedeyken bir otelde animatörlük, üniversitedeyken festivallere katılan gruplara yurtdışında rehberlik yapmış. Tiyatro delisi, bunu bıraksak her hafta yeni oyun izler. İzlemekle kalmaz, icra etmeye de yeltenir. Lisede az sahnelerde tepinmemiş, hevesi kursağında kalıvermiş. En sevdiği yer sorulunca Ege’de küçük bir balıkçı kasabasının ismini veriyor, bundan da gurur duyuyor. İstanbul’da yaşıyor ama trafiğinden, havasından, kromatiklerinden pek müzdarip. Yakın zamanda, yaşlanmayı beklemeden Ege’deki kasabaya taşınmakla, Kanada vatandaşlığına başvurup, Montreal’de küçük bir pub’ın garsonu olma hayali arasında gidip geliyor. Kılık-kıyafet onun için boş işler, iki elbise, iki tshirt bir kotla sürekli idare edebilir. İlişkilerde hep kaçan taraf olduğu için kovalayanı çok. Çocuk falan istemiyor, iyice bir gezeyim 40’lı yaşlarda yapar, tüm hücrelerimi de yenilerim diyor. Ortalama güzellikte ama bakımsız bir tip, orta uzunlukta saçları ve kısacık kesilmiş ojesiz tırnakları var. 

 Feminist a.k.a. Parti kız: dergi editörü, iş hayatını seven, kız kıza gezmeye bayılan, blog yazarı, geleceği parlak. Küçük çaplı erkek düşmanı. Hiç birine güvenmiyor, güvenilmemesi gerektiğine inanıyor. Arkadaşlarını da hep uyarıyor. Flörtöz, ilişkilerde pek iyi niyetli değil, şanssız ve güvenilmez. Üniversitenin en popüler kızı olmuş, öyle ki kendinden büyük sınıflar tarafından “okulun en güzel kızı” ilan edilmiş, haberi olmamış. Okulun en güzel diğer kızı mı? Tabii ki en yakın arkadaşı.
Modaya, yükselen trendlere aşina. Parası olduğu anda, alışverişe koşuyor, dış görünümüne önem veriyor. Güzel olduğu kadar da havalı, bir o kadar kibirli ve küstah! Her popüler kız gibi, dili sivri, insanları dış görünümünden yargılıyor. Eğlenceli ve komik biri. Kısa, havalı bir saç kesimi ve kabarık bir telefon listesi var. Eski sevgilileri arasında ünlü oyuncular ve mankenler mevcut. Evlenesi tabii ki yok, flört etmeye bayılıyor. Dans etmeye ve içki içmeye bayıldığı için mi bilemem ama arkadaş partilerinin de olmazsa olmazı! Yemek yapmayı sevmez ama çok lezzetli kokteyller uydurur. 
Geyşa a.k.a. domez kız: ben bilmem sevgilim bilir kızı. Aman sevgilim bir şey demese de ben o olmadan çok geç vakte kadar dışarda kalmayayım, içine kurt düşmesin. Aman onun arkadaşlarıyla olalım, benimkilerle sonra tanışır. Sevdiği yemeği pişireyim, çamaşırlarını bile yıkamaktan zevk alıyorum, benimle flört edeni bir güzel tersleyeyim kafasında bu cancağzım. Azıcık saf, iki güzel söze kanar. Çocuk sahibi olmak istiyor, mümkün olduğunca erken. Uzun lepiska saçları ve uzun ilişkileri olmuş. Geyşa ruhundan mıdır şansından mıdır bilinmez, erkekler onu uzun süre unutamaz. Gider, geri döner, yıllar sonra bir gece vakti ararlar.

Hayır, zannettiğiniz gibi değil. 
Elif Şafak’ın Siyah Süt kitabındaki karakterlere özenmedim ya da kendi SATC’mi oluşturmadım. 
Bu arkadaşlar var. Yazdıklarımın her biri doğru. 
Lisede dışlanan çirkin ördek yavrusu da benim, üniversite sınav sonucunu Bastille’de kaybolmuşken öğrenen, Ege’de yaşama hayali kuran hippi de, popüler parti kızı da benim, geyşa ruhlu saftorik de... Her biri, bir diğeri olmasaydı eksik kalırdı. 

Sex and the City dizisinin neden o kadar çok tuttuğunu biliyor musunuz? Çünkü her daim tutan basit ve akılcı bir denkleme dayanıyordu. 1900 yılında yazılmış olan Oz Büyücüsü’ndeki karakterler denklemi... Biri kalbi, biri cesareti, öteki aklı ve diğeri özgürlüğü olmayan 4 karakterin bir araya gelmesi ve beraber yolculuğa çıkmasıyla muhteşem bir hikaye oluşur. 

Benim hikayem de biraz böyle... Bazen kalpsiz, bazen korkak, kimi zaman akılsız, kimi zaman da esir alınmış hissetmem tam da bu sebepten... İkizler burcu olmamdan ve onların da ikizleriyle dört kişilik bir çekirdek aileyi bünyemde barındırmaktan değil eserekliğim...
Bu böyle. Hepsi de iyi ki varlar. Eksik kalmamam için. 

Yoksa siz kendinizi sadece tek ruha mı ait hissediyorsunuz?

4 yorum:

  1. seni olusturan senler bunlar... herbiri insanin dunyasinin korkulan yanlarina gondermeler yapiyorlar bence...
    Ne de guzeldir kim bilir insanin kendini taniyabilmesi...

    YanıtlaSil
  2. Aslında her insan farklı kişilikler barındırır içinde, ama az insan içindeki diğerlerinin farkında olur ve daha da azı onlarla barışık yaşar.

    Azınlığız işte, altı üstü AZınlık...

    YanıtlaSil
  3. valla istersen barışık olma=) benim başka şansım yok sanırım=)

    YanıtlaSil
  4. senın her halını sevıorum..

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...