Fallara inanır mısınız? Peki ya burcunuzu okur musunuz? Susan Miller’ı takip edenler parmak kaldırsın lütfen.
Bilenlerin de bilmeyenlerin de en koşarak kaçtığı burç hangisidir? Merhaba, ben burcumu duyduğunuzda yüzünüzü buruşturacağınız insanlardanım. Ama burcuma da bayılıyorum.
Övünmek gibi olsun, harika huylarım vardır.
Böyle nasıl desem gerçek bir prenses yaşar içimde. Hayır merak etmeyin önceki hayatımda Mısır’da yaşayan bir prensestim demeyeceğim. Hiç bir gün!
Prenses bünyem ince düşünür, detayları atlamaz.
Kendini sevdirmek istediği insanın hemen dikkatini çeker. Dergide hep “uyuz” insanların röportajlarına özellikle onu gönderirler, burnundan kıl aldırmaz tiplerle bile iyi anlaşır, anlayan beri gelsin. Yoğun bir pozitif enerji yayar, ilk anda hissedilen... Fransızca, İngilizce, İspanyolca konuşur. Mütevazidir.
Şirin şirin gülümser, kibar kahkahalar atar, sosyal kelebektir. Herkes mutlu olsun ister, güzellik kraliçesi dilekleri tadında “dünya barışı” cümleleri kurar. Arkadaşlarının arkasından konuşulduğunu duysa, pençelerini dışarı çıkarır, hemen savunmaya geçer.
Anlayışlıdır, siyahlar ve beyazlardan çok grilere inanır. Esnektir, asla demez, dener, affeder. Küçücük bir dikkatsizlik yapsa hemen özür diler, gerçekten de pişman olur.
Her ortama ayak uydurmasını bilir, hiç anlamadığı ağır sanat ortamında ne bilgisizliğini, ne sıkıldığını çaktırır. Herkese selam verir, kendini bir anda mahalle balıkçısında somon sashimi tarifi verirken bulur.
Küfür etmez, işemez, tertemiz evinde sağlıklı yemekler yapar, salatasını sofradan eksik etmez, jazz dinler, hep en uygun kıyafetleri giyer.
Aşka inanır ve bir gün herkesin çok mutlu olacağından emindir. Maddiyata önem vermez, üç günlük dünyada güzel olan her şey bedava der.
Aynı görüntüdeki ikizimin ise prensesle alakası pek yoktur. Onun; övünmek gibi olmasın ama çok leş tarafları vardır.
Önceki hayatında Mısır’da büyüler yapan bir cadı olabilir bak!
“Kadının kıçı büyük, elleri çirkin” diye saatlerce dedikodusunu yapabilir.
Çok sevdiği arkadaşının; yeni bir arkadaşını sevmezse çenesini tutamayarak, kendi evine misafir geldiği gün “varoş” der. Aşkından öldüğü adama en ciddi tavrıyla “göt müsün?” diye sorar. En resmi ortamda, en olmayacak saçmalıktaki şarkıları karga sesiyle seslendirir. Ayarı kaçar, sokakta bir dolu insanın önünden geçerken yanındaki arkadaşına bağıra bağıra “oh eve gittim, buz gibi duş alıp çırılçıplak yattım, sen de yattın mı?” diye sorar, çevresini zerre umursamaz.
En yakın arkadaşına gözlük takıyor diye “4göz”den başka isim kullanmaz. Acımasızdır, hani Allah kimseyi senin diline düşürmesin deyimindeki “sen” oluverir.
Parantez’deki büyük masada tesadüfen karşısına düşen ve turist kızlara yazan hiç tanımadığı adama, iki havadan sudan muhabbet etti diye kalkarken “hadi beline kuvvet koçum” deyip sırtına vurur, şaşkın bakışlara karşılık, ergen erkek sesiyle bir kadına hiç yakışmayan kaba kahkahalar atar.
“Ben insan sevmem” kisvesine sığınıp yeni kimseleri almak istemez hayatına. Hatta sürekli beraber olduğu arkadaşları da alsın istemez, hemen bok atar.
Anlayışsız ve kabadır, keskin çizgileri vardır. Eğilmez bükülmez, asla der, denemez, bir şans vermez, affetmez, dönüp arkasına bakmaz.
Ait olduğu ortamda bile ayrık otu gibi sırıtır. Kimseyi sallamaz, sevdiklerine kırıcı laflar sarf eder, taptığı annesini bile tersler. Tanıdığı insanlara sokakta selam vermez, uğraşamam der kaçar.
Evi toplamaz aksine dağıtır, dışardan en pis ve sağlıksız fast food siparişini verir, ofise plaj kıyafeti ya da pijamayla gider. “Aşk da neymiş aslında her şey seks için” der. Maddiyatçıdır, yatları, katları ve binlerce ayakkabısı olsun ister.
Daha bir sürü şey var ama bu kadar kendimi açık ettiğim yeter!
Evet ikisi de benim dostum.
İkizler burcunun etkileri mi, ya da gerçekten böyle miyim, yoksa dikkat çekmek, farklı olmak adına bunları yapıyorum, bilmiyorum.
Kabul etmesine ettim de, bu iki apayrı tarafın dengesi kaçar, utanç verici ya da istemediğim şeyler yaparım diye korkmuyor değilim.
Prensesle cadı ters anda ortaya çıkarsa; en cool durmam gereken günde, aşık olduğum adamın kafasına şaplağı basabilir; beni kazıkladığını bildiğim taksi şöförüne kızmak ne kelime, kibarlıktan kırılabilir; iş yaptığım mimar röportajı erteleyince sinirle telefonu yüzüne kapatabilir; hoşlanmadığım adamla sırf kırılmasın diye sevgili olabilirim.
Beni çözmeler cehenneminde yaşamaya alışmışken öğrendim ki insan 30 yaşından sonra yükselen burcunun etkisi altına giriyormuş. Eyvah, kaldı mı sana 4 sene.
Birinciden çıkıp ikinci bir “burcumu duyduğunuzda yüzünüzü buruşturacağınız ekip” için hazırlıksızım.
Akrep olacağım, yaklaşmayın, sokarım!