fortfolio işte...

biraz şehir, biraz ilişki, biraz kadın, biraz erkek, biraz yalnız, biraz komik, biraz hikaye, biraz gerçek.

15 Aralık 2010 Çarşamba

Umut-suzsunuz! Yoksa umutlu musunuz?

Bazen büyük bir umutsuzluk bulutunun içine girip, bağdaş kurup oturuyorum. Evet benim kocaman, koyu gri renkte bir umutsuzluk bulutum var. Beni, hatta kötü fikirlerimi içine alacak kadar büyük. Öne arkaya sallanarak kuzu kuzu oturuyorum içinde, asık, düşünceli ve soru işaretli bir ifade de benimle birlikte…
O bulutun içinde tüm kötü düşüncelerim, sevilmeme, gelecek korkularım, sevdiklerimi kaybetme endişem, hatta çirkinleşme korkum bile var. 

Yine girdim koyu gri bulutuma ve düşündüm.
Yo dostum yo, benim evlenmek gibi bir derdim yok. Hatta beni ölümüne korkutan bir durum bu. Sürekli aynı adamla yaşamak, aynı adamla sevişmek, sabah onunla uyanmak beni korkutuyor. Zaman geliyor kendimden sıkılıyorum, bir başkası olmak istiyorum, elin adamından nasıl sıkılmayayım?
O elin adamı benim gece mavisi salon duvarlarıma laf edecek, bayrak kırmızısı mutfağımı sevmeyecek ve beni bej renkli bir kadın yapacak gibi geliyor. (Kan çıkar o ayrı!) 

Her akşam benden yemek bekleyecek, tost yapınca surat asacak gibi geliyor. Arkadaşlarımla iki saat telefonda dedikodu yapmamı gereksiz bulacak ve dırdır edecek gibi geliyor.

Sevmediğim bir filmi zorla izletecek, istemediğim bir davete sürükleyecek gibi geliyor.

Kız kıza gece dışarı çıkmalarımı anlamayacak ve kızacak gibi geliyor. Bak anlaşalım sen de istediğin gibi çık, eğlen, playstation oyna ne bileyim bira içip ayı vurmaya gidin ama bana karışma diyesim geliyor.

Sonra her şeyden önce düğün dernek telaşı çok sıkıcı geliyor, ona harcanan parayla ne biçim tatil yapılır, yeni ülkeler görülür diye düşünüyorum. (Bir gecede elalem eğlensin diye harcayacağım parayla bir ay gezer, dünya turu yaparım. Yaparız.)

26 yaşındayım ya, bu aralar bir sürü arkadaşım evleniyor, altınımı alıp gidiyor, başkasının düğünü diye gayet de göbek atıp, eğleniyorum. Ama düğünden bir süre sonra, o çifti düşündüğümde “yazıııık sıkılıyorlardır şimdi evde” diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Sanki ben evde hiç sıkılmıyorum!
Kızı salonda ütü masasını kurmuş adamın gömleklerini ütülerken, adamı da televizyon karşısında bira içip çerez yerken hayal ediyorum. Manyak mıyım ben? Sanki benim hiç boş geçen gecem yok!

Niye benim de normal hayallerim yok? Neden o çok pahalı düğün salonunda adamın ayağına bastığım sahneyi hayal etmiyorum? Neden gizliden gizliye bir gelinlik modelini belleğimde tutmuyorum? Neden nikah sahnelerini izlerken “iyi hoş da evliliklerin %50’si boşanmayla sonuçlanıyor, o n’oolcak?” diyesim geliyor. Karamsar mıyım ben?

Bir dakika… Ben buluta nasıl girdiğimden bahsedecektim, nereden geldik bir belediyenin ilişkimi onaylama konusuna?
Buluta girdim çünkü ben istediğim gibi bir aşk bulamamaktan, bulunca devam ettirememekten korkuyorum. Sevilmek ve sevmek eylemlerini aynı anda gerçekleştirememekten korkuyorum. Düzgün adam yok, bu da çöpe diye diye günlerimi gecelerimi harcamaktan korkuyorum. 

Yalnız kalmak değil derdim… Herkesin her koşulda yalnız olduğuna inanıyorum öte yandan harika insanlarla çevrili dünyamda hiç de yalnız hissetmiyorum.

Şimdi bu yazıyı bağlamak, çarpıcı bir final paragraf yazmak lazım, öyle değil mi? Kendimden bunu beklediğim için delirmiş olmalıyım.
Ben soru işaretlerimi bağlayamıyorum daha! 

6 yorum:

  1. katılıyorum...çok mu gerekli evlilik ya da sevdiğin insanın belediye tarafından onay veriyor olması. Ama ya çocuk istersen. Yapacak mısın evlenmeden? Ben yaparım ama yapmamayı tercih ederim o ayrı. Sen?

    Ayrıca evlilik evet o kadar da gerekli değil ama bazı kadınlar için sosyal bir güvencedir. Adam alıyor kadını evlilik dışı sonra atıyor sokağa... Bu kadının ekonomik hakları nerede? Zamanında sana yemek yaptı, koynuna girdi, ütünü yaptı..Evini ev yaptı. Adam parayı kazandığı için bütün para adamın mı? Evlilik kadınların sosyal-ekonomik haklarını savunan bir kurum.
    Dediklerine katılıyorum senin gibiyim o ayrı

    YanıtlaSil
  2. burju haklısın, bu zaten büyük muamma. Avrupa'da beraber yaşayan çiftlerin de ayrıldıklarında hakları oluyor ve bence bu çok harika bir uygulama. Eğer ikametgahın uzun süredir aynı adreste ise, bu ikametgahta kendini sevgili olarak gösterebiliyorsun ve bu sayede ayrılınca sokak dışı kalmıyorsun.
    çocuk konusu başka. adam üzerine alırsa, nüfusuna geçirirse çocuğun hakları evlenmişcesine geçerli oluyor bildiğim kadarıyla.
    işin bir de "elalem ne der" boyutu var. Elaleme gelmeden ailen ne der durumu da var. Gayri meşru torun, en modern ailenin bile kolay kabulleneceği bir olgu değil. Hepsi zor! Evlenmek de evlenmemek de, hatta biriyle beraber olmak, beraber yaşamak da, yaşamamak da...
    yorum için teşekkür ederim=)

    YanıtlaSil
  3. Çok değil yalnızca bir sene önce aynı şeyleri düşünürdüm evlilik için evlenenler itici gelirdi genç yaşta evlenenleri ise kendimce zamanın gerisinde kalmış bulurdum...
    Bir gün bi adam çıktı karşıma en olmadık yerde bekar olmaktan en mutlu olduğum zamanlarda üstelik.
    Yalan değil bugüne kadar bir tek gelinlik modeli aklında tutmamış hiç evlilik hayali kurmamış ben onu tanıdığımın 2. ayında ben bu adamla evlenicem dedim...
    Önceleri güldüler inanmadılar bana şimdi evliyim hala her gördüklerinde senin evlendiğine inanamıyorum diyor tüm arkadaşlarım.
    Ufak bi de sır vereyim mi?
    Bizi kandırmışlar o bira içen adam ütü yapan kadın gerçek değiller gerçek bambaşka gerçek o çok sevdiğin insanın artık senin ailen olduğudur bence...

    YanıtlaSil
  4. dusun ki hayatinda bi kadin senden surekli ilgi bekliyo soyle arkadaslarinla gidip rahat bi sohbet edip nargileni bile tutturemiyosun... ben yanliz yasiyorum ama evli olan arkadaslarimdan gomleklerim her zaman daha dogru duzgun utulu isime gidiyorum tamam bunda kuru temizlemenin katkisida buyuk...bi donem eski kiz arkadasimla nerdeyse ayni evde yasama tribine baglanmistik ne oldu biliyomusun hahaha sen hic bi kadinla ayni evde yasadin mi... Viski sisem nerde hey o benim ozel bardagim bu kadin neden onunla su iciyo bana bak ben gomleklerimi hep sag tarafa asarim...ya evet evde puro icmeyi seviyorum ayrica puro hicte kotu kokmuyo sonra o kahrolasi wallmart alisverisi ya ben evime kepekli cilekli misir gevregi almak istemiorum meyvede almak istemiorum ben usenirim meyve soymaya evet sarap seviorum ama aksamlari sanki viski daha hos yorgunlugumu aliyo bi saraba 50 dolar vermek istemiyorum hemde bi markette benim kendi sevdigim ekmekler var kepekli ekmek istemiyorummmm....
    sonra arkadaslariyla bulus evine gelsin hele kiz arkadaslarinin embesil erkek arkadaslari al oldur bunca seyden sonra hala evlenmek mi bilmiyorum aslinda geceleri televizyonu kapatip yataga biriyle paylasmak o kadarda kotu digil sadece bunyenin alismasi gerekmekte sanirim hala karsi digilim.... ama inan sizden daha buyuk zorluklar cekiyoruz..

    YanıtlaSil
  5. Sevgili adsız, demek ki sen şehir efsanesi değilmişsin=) umarım hep böyle devam eder, aşkınızı beslemeyi ihmal etmeyin.

    Yıldırım'cım, sen de biraz fazla takıyormuşsun kusura bakma. beraberlik iki taraf için de özveri demek. sen viski istiyorsan o da meyve istiyor, ne var ki bunda... hem kepekli hem de senin istediğin ekmekler alınabilir. hayat seçimlerimizle yönleniyor sonuçta.

    YanıtlaSil
  6. ben sanirim demokrasiden yana digilim safak problem budur... Yasasin Sultanlik

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...