fortfolio işte...

biraz şehir, biraz ilişki, biraz kadın, biraz erkek, biraz yalnız, biraz komik, biraz hikaye, biraz gerçek.

22 Aralık 2010 Çarşamba

Yoksa Siz Hala?

foto: Koray Erkaya


Eylül sonunda yeniden açılan Pera Palas'ı hala görmediniz mi?  Gidip Orient Bar'da bir kadeh şarabın,
Patisserie de Pera’da bir dilim Fransız pastasının tadına bakmadınız mı? 
Tamam, madem gitmediniz, şimdi beni dinleyin, biraz bilgiyle iştahınızı kabartma niyetindeyim! 
Sizi düşünüyorum çünkü 2011'de burası, kesinlikle şehrin çekim merkezlerinden biri olacak! 

I. Dünya Savaşı, İstanbul’un işgali, Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet’in ilanı ve II. Dünya Savaşı gibi birçok tarihi olayın sessiz ve vakur tanığı olan ve Galata’dan Haliç’e, Eyüp sırtlarından Tepebaşı’na uzanan manzaraya sahip Pera Palace Hotel, açılışının üstünden yüz yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen büyüsünü koruyor. Otel, özenle seçilmiş “Beyaz Carrara” mermerleri, seçkin “Murano” camından üretilen ihtişamlı avizeleri, tümü el dokuması Uşak halıları ve orijinal antika mobilyalarıyla 19. yüzyılın asaletini yansıtıyor.
  
Dünyaca ünlü Orient Express, 1888 yılında Paris-İstanbul seferlerine başladığında, İstanbul’da Orient Express yolcularının alışkın oldukları yüksek standartları sunabilecek bir otel yokmuş. Bu boşluğu, kısa süre sonra kuruluş çalışmalarına 1892 yılında başlanan, 1895’te ise açılış balosu yapılan Pera Palace Hotel doldurmuş. Otel için Haliç’in muhteşem manzarasına hakim, kültürel faaliyetleri ve sosyal aktiviteleri nedeniyle ‘Küçük Avrupa’ olarak bilinen Pera’nın Tepebaşı bölgesi özellikle seçilmiş.

Otel, şehrin en ihtişamlı yapılarından biri olarak açıldığında, birçok ilkleri de İstanbul’la buluşturmuş. Kentte Osmanlı sarayları dışında elektriğin verildiği, ilk elektrikli asansörün ve akar sıcak suyun bulunduğu bina sıfatlarına sahip olması önemli tarihi detaylar arasında… 

Pera Palace Hotel, İstanbullu bir Levanten olan Alexander Vallaury tarafından tasarlanmış. Osmanlı Bankası ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin de mimarı olan Vaullary, İstanbul’da günümüze kadar gelen güzel binalara imza atmış. Art Nouveau, Neo-Klasik ve Oryantalist mimari tarzları bir arada kullandığı Pera Palace Hotel, 19. yüzyıl sonu İstanbul mimarisinin tipik bir örneği. 

Otelin en ünlü müdavimlerinden biri Agatha Christie. Dünyaca ünlü polisiye roman yazarının hayatında kimsenin bilmediği kayıp 11 günün sırrının, 1934 yılında yayımlanan “Doğu Ekspresi’nde Cinayet” romanını tasarladığı Pera Palace Hotel’de olduğu söylenir.

Yenileme çalışmaları iki boyutta yürütülmüş, bir yandan binanın mimari özellikleri vurgulanıp özgün karakteriyle uyumlu çağdaş öğeler eklenirken, diğer yandan da otelin uluslararası standartlarda bir işletme olması için gereken teknik altyapı oluşturulmuş. Restorasyon çalışmalarında tarihi asansör de tüm teknik altyapısı yenilenerek korunmuş ve Kubbeli Salon’un üzerinde bulunan, önceki yıllarda havalandırma amaçlı kullanılan altı kubbenin üzerindeki cam tavan, orta boşluktan tüm lobi katının doğrudan güneş ışığı almasını sağlanmış.

Tamam mı? İştah kabardı mı? Şimdi, kalmaya mı gidersiniz, ana restoranı Agahta'da
Şef J.W Maximilian Thomae'nin Orient Express’in güzergahındaki en önemli durakları olan Paris, Venedik ve İstanbul’dan hareketle, klasik Türk malzemelerini uluslararası tekniklerle buluşturan lezzetleri mi tadarsınız bilemem. 

Ama bir içki için Orient Bar'a uğradığınızda, telefon ederseniz, katılabilirim. Belki.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...